Bugünlerde seslerini duymayı ısrarla reddettiğimiz canlı dostlarımızın yaşam haklarının ihlali halinde; ihlali gerçekleştiren şahısların belirli bir miktar para ödeyerek bu ihlallere devam ettiğini biliyor muydunuz? Ortada sözde yasa ile korunan (!) haklar var iken, bu hakların ihlali halinde Kabahatler Kanunu kapsamında idari para cezası uygulanması -ki her zaman uygulandığı da söylenemez- ve herhangi caydırıcı bir yaptırım öngörülmemesi sebebiyle; ihlali gerekleştiren şahıslar adeta ödüllendirilmektedir. Bu nedenle de, özellikle sosyal medya aracılığı ile duyulan bu ihlaller; iki gün süren toplumsal infiallere, bin beş yüz adet Facebook paylaşımına ve iki adet Twitter hashtaginekonu olmaktan öteye geçememektedir.
Güncel Mevzuatta İhlallere Öngörülen Yaptırımlar Nelerdir?
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun dördüncü kısmında cezai hükümler başlığı adı altında 28. maddede düzenlenen yaptırımların tamamı idari para cezası olup ihlaller suç kapsamına değil kabahat kapsamına alınmıştır. Bu idari para cezalarının uygulanmasında Tarım ve Orman Bakanlığı yetkili olup yine aynı kanunun 17. maddesi uyarınca bu yetkinin olay mahallin en büyük mülki amirine devredilmesi de mümkündür.
Söz konusu kanunun en çok eleştiri alan noktası da işbu yaptırımların Kabahatler Kanunu içinde yer almasıdır. Bunun bir sonucu olarak da ihlal ve yaptırımlar kişilerin sabıka kaydına işlenmeyecektir. Ayrıca savcılığa suç duyurusunda bulunulması halinde, savcı Kabahatler Kanunu kapsamında olan 5199 sayılı bu yasayı uygulayamayacağından takipsizlik kararı verecektir. Anılı maddeler incelendiğinde de görülecektir ki; söz konusu para cezaları hayvan başına 300,00 Türk Lirası gibi komik miktarlardan oluşmaktadır. Bir canlının hayatının parayla ölçülmesi kabul edilemez bir durum iken, cezalar da bu şekilde caydırıcılıktan uzak düşük meblağlı idari para cezası niteliğinde oldukça söz konusu yasanın samimiyetinden bahsetmek ne yazık ki mümkün olmayacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) Hayvanların Konumu Nedir?
Tüm canlıların yaşama ve var olma hakkı bulunmasına rağmen, ülkemizde hayvanlara eşya niteliği tanınmış, hukuk düzeni içerisinde hak ehliyetine sahip görülmeyerek eşya kapsamındaki haklar içerisinde hayvanlarla ilgili bazı düzenlemelere yer verilmiştir.
Hayvanların TCK madde 142/2-g bendinde nitelikli hırsızlık suçuna konu edilmesinin yanı sıra bu konuda özellikle TCK madde 151/2 fıkrasında düzenlenen mala zarar verme suçunun incelenmesi gerekmektedir. Söz konusu fıkrada “Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hale getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.”ifadelerine yer verilmiş olup birinci fıkrada da taşınır veya taşınmaz malın sahibinin şikayeti üzerine 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası yaptırımı düzenlenmiştir. Yasa koyucu bu hükümlerle hayvanların korunmasını amaçlamış olsa da maddelerde kullanılan ifadeler incelendiğinde, temelinde yalnızca şahsın malvarlığını koruyan, hayvana gerekli korumayı sağlamaktan fazlasıyla uzak hükümler olduğu görülmektedir. Özellikle fıkrada yalnızca “sahipli hayvan” ifadesine yer verilerek sahipsiz hayvanlar koruma dışı bırakılmıştır. Bu da söz konusu maddenin en çok eleştiri alan kısmı olmuş; hayvan hakları ihlallerinin TCK kapsamına alınması halinde bu fıkranın değiştirilmesi gereken ilk hükümlerden biri olmasını zorunlu kılmıştır. Zira günümüzde sahipsiz hayvanlara yapılan işkenceler her geçen gün artmakta iken yalnızca sahipli hayvan kavramının “mal niteliği” altında korunuyor olması bir canlı varlığın adeta yok sayılması anlamına gelmektedir.
TCK 181 ve 182. maddelerinde çevreye karşı suçlar başlığında yasa koyucu doğrudan hayvanları ele almayıp çevrenin kirletilmesi konusu üzerinden hayvanların haklarına da değinmiştir. Hayvanlar da tıpkı insanlar gibi çevrenin bir parçası olup kirlilikten etkilenmekte, söz konusu maddede düzenlenen fiilin mağduru haline gelmektedir. Bu noktada dolaylı da olsa hayvanlara zarar verilmesi halinde; mal kavramı içerisinde yer aldıkları için değil, canlarına kasten veya taksirle bir zarar verilmesi nedeniyle hapis cezası öngörülmesi, hayvan hakları açısından ümit vaat eden bir hüküm olsa da, uygulaması ne yazık ki yok denilecek kadar azdır.
Ne yazık ki günümüzde fazlasıyla yaygınlaşmış bulunan hayvanlara karşı cinsel saldırıeyleminin işlenmesi durumunda uygulanacak bir yaptırım TCK’da bulunmamaktadır. Sadece TCK madde 226/4. fıkrasında “hayvanlarla” ibaresine yer verilerek hayvanlarla insanlar arasındaki cinsel davranışları içeren yazı, görüntü ve seslerin ürünleştirilerek kullanılması suç kapsamına alınmıştır. Bu konuda sosyoloji ve hukuk profesörü Pier Beirne, hayvana karşı yapılan cinsel tacizin cinsel saldırı olarak algılanması gerektiğini günümüzden 23 yıl önce, 1997 yılında kanıtlamıştır; Çünkü ilk olarak insan hayvan ilişkisi her zaman zorlama ihtiva eder. İkinci olarak bu tür davranışlar sonunda acıya sebebiyet verir veya ölüme yol açar ve son olarak da hayvanlar bizimle iletişime giremeyip bizim anlayabileceğimiz şekilde rızalarını bize bildiremez ve davalarını söyleyemez. Beirne’nin önerisi “hayvanlara karşı uygulanan istenmeyen cinsel tavırlar, kadınlara, erkeklere ve çocuklara uygulanan cinsel saldırı olarak görülmelidir.” şeklindedir.
Yeni Düzenleme Neler İçermelidir?
Hayvan hakları ihlalleri ile ilgili yaptırımların TCK kapsamına alınması halinde en önemli konulardan biri, Cumhuriyet Savcılarının re’sen soruşturma yetkisinin bulunup bulunmayacağı olacaktır. Savcılık ihbar üzerine re’sen takibat yapabilmeli, hatta söz konusu düzenlenecek suçlar şikayete tabi olmaktan da çıkarılmalıdır. Çünkü burada korunması gereken menfaat; hayvanın mal olmasından kaynaklanan değerinin kaybı değildir; hayvanın yaşayan bir varlık olmasından dolayı zarar görmesinin engellenmesidir. Hayvan hakları ihlallerinin Türk hukuk sisteminde kabahat olarak kabul edilmesi, savcı ve hakimleri en başından yetkisiz bırakmaktadır.
Kanunla düzenlenen hayvan haklarını ihlal eden eylemler için, üç yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilerek, Yasaya eklenecek bir madde ile, hayvanlara karşı işlenen suçlarda, hayvanın hamilelik, hastalık, engellilik vb. durumuna göre, uygulanacak yaptırımın arttırılması da sağlanmalıdır.
Hayvanlara karşı suç işleyen kişilerin en az bir yıl boyunca devlete bağlı bir psikolojik tedavi merkezinde müşahede altına alınmasına dair düzenleme yapılması da gerekmektedir. Nitekim suç psikolojisi açısından incelendiğinde de çoğu failin insanlardan önce hayvanlar üzerinde denemeler yaparak şiddet yanlısı belirtiler gösterdiği, adeta suç işlemeye hazırlık yaptığı tespit edilmektedir.
Her ne kadar TBMM Genel Kurulunda görüşülen yeni Hayvan Hakları Yasası tasarısında ihlallerin kabahat kapsamından çıkarılarak suç kapsamına alınmasına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olsa da; Meclis’ten bu konuda herhangi bir haber gelmediği sürece, her geçen gün kaybettiğimiz canların katilleri para cezalarını ödeyerek -ki o da tespiti mümkün olursa- sokaklarda aramızda gezmeye, belki de her sabah önünden geçtiğimiz yerlerde bizlere selam vermeye, çocuklarımızın başını okşamaya devam edecektir. Sahi yeteri kadar geç kalmadık mı?
Bu konuda geri bildirim bırakın