“Aşkı yeniden icat etmeli besbelli.”
Arthur Rimbaud
Nicolas Truong’un Fransa’nın yaşayan en büyük filozofu Alain Badiou ile gerçekleştirdiği söyleşiden oluşan Aşka Övgü kitabına Rimbaud’un dizesiyle giriyoruz. Aşk üzerine bir dakika da olsa düşün öyle oku der gibi.
Daha önce Can yayınları tarafından yayımlanan (2011) kitap yine Can yayınları bünyesindeki Tellekt yayınlarından 2021 yılında yeniden yayımlandı. Her iki basımda da kitabı Orçun Türkay çevirisiyle okuyoruz. Kitap kapağı bir önceki baskının aksine aşkı ve arzuyu düşündürmek ister gibi. Canlı ve gizemli kapak tasarımı Utku Önal’a ait.
Neredeyse aşk dışında her şeyi uzun uzun ve bağıra çağıra konuştuğumuz yıllardayız. Kulağa nasıl da garip geliyor. Bense bunu Aşka Övgü’yü elime alıp okuyunca söylemeye başladım. İçinde bulunduğumuz durumun kulağa garip gelmesi. Buna bir çeşit yabancılaşmak dersem rahatlayabilirim.
Aşktan konuşulan yılları anımsama çabasına girince de öyle bir zamanı bulamıyorum. Aramaya devam. Kulaktan kulağa konuşulan ve aşırı bulunan o şey yani aşk son dönemlerde en çok flört uygulamalarının yaygınlaşmasıyla konuşulur olmuş olabilir. Badiou’nun aşkla ilgili açık ve net konuştuğu bu kitapta bizim için kısa sürede kabul gören flört uygulamalarından “Tehdit Altındaki Aşk” başlığı altında konuşulmuş.Ona göre bireylerin riski en aza indirmek için birbirleri arasında yaptıkları sözleşmeye aşk diyebilmek mümkün değil. Partnerlerimizin özelliklerini seçtiğimiz (sipariş etmek demek kaba kaçmasaydı sipariş etmek demeyi tercih ederdim) kolayca erişip hemen tüketebildiğimiz ilişkiler gerçekten aşkı tehdit ediyor mu? Bu tam da içinde bulunduğumuz zamandaki ilişki yapıları için gerekli bir tartışma konusu. Belki de aşkı yeniden üretiyoruz ve yıllar sonra aşktan gizemli ya da heyecan verici diye bahsedecek tek kimse bulunamayacaktır.
Öteki taraftan aşk adı öylesine elverişli ki uzun yıllardır toplumumuzda kadınları baskılamak için onlara zarar vermek için de kullanılıyor. Badiou ile bu söyleşiyi yapma fırsatımız olsaydı. Şüphesiz ona aşkın toplumsal cinsiyetle sınavını da sormak isterdim.
Aşkı nerede arayalım?
Aşka Övgü’de sadece Alain Badiou’nun bireylerin birbirine duyduğu aşkı, ayrılığı, arzuyu değil felsefecilerde aşkı da okuyabilmek aşkı biraz ciddiye almamızı sağlayacaktır. Bu kitapta Baiou aşk ile ilgili konuşurken Lacan’dan Simone de Beauvoir’a, Sokrates’ten Schopenhauer’a da değiniyor. Fernando Pessoa ve Samuel Beckett gibi önemli kalemlerin aşk ile ilişkileri hakkında ip uçlarına erişebilmek düşünce serüveninde aşkı arayanlara yol gösteriyor.
Alain Badiou’ya göre aşk tiyatroda, arkadaşlıkta, siyasette var olması gereken dünyayı diriltme enerjisine sahip bir olgudur. Direnişlerin tarihinde de aşkı yok saymaz. Dünya ile direnişte aşka büyük sorumluluklar yükler. Aşkın daha önce yaptırdıklarına Fransa’nın yakın tarihinden örnekler de vererek aşka güvenmemizi istiyor.
Bana kalırsa, biz bir efsane gibi öğrendiğimiz bu duygunun kollarına kendimizi rahat rahat bırakamayız. Badiou’nun aşka övgüsü, aşkın ne olduğuna karar veren bir zihin için kolay olabilir. Ancak, daha aşkı konuşmaya bile koyulmamış toplumlarda, aşk; geçmiş zamanların birinde, uzak diyarlarda mucizevi bir kavuşmayla mutluluğu şaibeli bir sonda öylece duruyor gibi.
Hem elimizin altında kolayca erişebildiğimizi iddia edip hem de sadece masallardakine gerçek dediğimiz aşk için konuşmaya değer mi? Ya Badiou haklıysa? Üzerimizdeki ölü toprağını aşk atacaksa?
Bu konuda geri bildirim bırakın