İzmir’de geçtiğimiz günlerde başlayan ve yakın zamanda da sonlanan Demiryolu İşçileri Sendikası grevi ile ilgili birkaç gözlemimden bahsetmek istiyorum. Öncelikle yazımda grevin niteliğine, içeriğine, sonucuna değil; grev başlatan işçilere gelen tepkilere yer vereceğimi söylemek istiyorum. Bu tepkiler üzerinden işçi sınıfında yer alan beyaz yakalı ve mavi yakalı ayrımının beraberinde getirdiği bazı problemlere, burjuvazinin kandırmacasına, kapitalizm karşısında ‘beyaz yakalı’ işçi sınıfı örgütlenmesinin mücadeleye katkılarının önemine değineceğim.
31 Temmuz’da başlayan İzmir Metro işçilerinin grevi ile İzmir’de metrolar ve tramvaylar durdu. Metro işçileri hakkı olanı almak için grevi başlattıklarını ve alana kadar da greve devam edeceklerini belirtti. İşçilerin talepleri arasında; kök ücretlerde artış, her 6 ayda enflasyon ve yüzde 5 oranında refah payı zammı, gece çalışma ücretinin artırılması, gıda yardımı, ikramiyelerin 112 günden 125 güne çıkarılması, fazla çalışma ücreti, vardiya primi, iş riskleri primleri ve diğer sosyal hakların belediye şirketleri ile aynı seviyeye çekilmesi yer alıyor.
2 gün süren grev sonucu, görüşmeler bir karara bağlandı. Demiryol-İş Sendikası Şube Sekreteri Aytaç Yılmaz, her iki tarafın da memnun olduğunu ve uzlaşıya varıldığını söylese de bazı işçiler düşük ücretlere imza atılmasından dolayı tepki gösterdi.
Şimdi 2 gün süren bu metro işçileri grevine gelen tepkilere değinmek istiyorum. Bu tepkiler daha çok ‘beyaz yakalı’ kesimden gelirken; bu işçilerin kendilerini işçi sınıfında tanımlamadıklarını bir kere daha görmüş oluyoruz. Ancak emeğini satarak geçinen, üretim araçlarına sahip olmayan herkes işçidir; yani bu noktada beyaz yakalılar kendilerini yanılsamalarla konumlandırdıkları sınıfta değil; aslında işçi sınıfındadırlar. Metro işçilerine gelen tepkiler arasında ise grevin pek çok insanı mağdur ettiği, gereksiz olduğu, enflasyonun suçlusunun belediye olmadığı gibi ifadeler var. Ancak metro işçilerinin yaşadığı mağduriyet pek kimsenin dikkatini çekmiyor.
Beyaz yakalı işçilerde gelişen bu hassasiyetin nedeninin burjuvazi kandırmacası olduğunu açıkça görebiliriz. Bu kandırmaca ile beyaz yakalı işçiler, işçi sınıfı ve mücadeleden uzaklaştırılmaya çalışılıyor ve pek çok beyaz yakalı ne yazık ki, yalnızca kendi sınıfında gördüğü işçilerin hak gaspında ses çıkarmaya eğilimli oluyor. Sistemin yarattığı bu düzene uyumlanan beyaz yakalı işçilerin kapitalizme karşı mücadelede, işçi sınıfı içinde yer aldıklarını ve burjuvaziye karşı örgütlenmenin ne demek olduklarını kavramaları çok önemli. Çünkü işçi sınıfı mücadelesi, ancak tüm işçiler birleştiğinde gerçekleşebilir. Dolayısıyla tüm işçilerin hakkı için bir araya gelmenin önemi çok büyük.
Beyaz Yakalı ‘İşçiler’, Burjuvazi İdeolojisi İçinde Eriyor; İşçi Sınıfı ise Onları Mücadeleye Bekliyor
Kapitalizme karşı mücadelede işçi sınıfının rolü yadsınamaz bir gerçektir. Peki kimdir bu işçi sınıfı? Yalnızca kol gücüyle çalışan mavi yakalı işçiler mi?
Mavi yakalı ve beyaz yakalı arasındaki ayrım, şüphesiz ki beyaz yakalıların kendilerini üstün görmelerine ve burjuvazinin gösterişine kanmalarına neden olmuştur. Fakat daha nesnel bir perspektiften bakıldığında beyaz yakalılarla mavi yakalıların hizmet sektöründe hemen hemen eşit oranda yer aldığı söylenebilir.
Kapitalist gelişmenin etkisiyle hizmet sektörünün günümüzde oldukça büyük bir alanı kapsadığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte bu sektörün çalışanları homojen bir yığın değildir. Beyaz yakalı olmak demek işçi olmamak demek değildir. Hizmet ve sanayi sektöründe yer alan ve kafa emeği harcayan kişiler, beyaz yakalı “işçiler” olarak tanımlanabilir. İşgücünü ücret karşılığında satan, plaza veya benzeri iş merkezlerinde çalışan doktor, mühendis, öğretmen, muhasebeci, avukat, reklamcı vb. mesleklerde çalışan herkes yaka renginden bağımsız olarak işçidir.
Beyaz yakalı olarak adlandırılan işçi sınıfının bu kesimi, maalesef ki küçük burjuva yanılsamaları nedeniyle örgütlenememektedir. Kapitalist gelişme, bu meslekleri ayrıcalıklı meslekler olmaktan çıkarmış ve ücretli işçi konumuna itmiştir. Fakat beyaz yakalı işçiler bu gerçeği görmekte zorlanmakta ve küçük burjuvazinin kandırmacasına inanmayı yeğlemektedir. Günümüzde üniversite mezunu olmanın bir avantajı kalmamakla birlikte, iş bulma konusunda güçlük çeken veya düşük ücretlerle, zor koşullarda çalışan pek çok kişi vardır. Bu da iyi bir mesleğe sahip olabilmek için harcanan zamana bakıldığında kapitalizm karşısında tüm işçilerin ortak mücadele etmesini zorunlu kılmaktadır.
Hizmet sektöründe pek çok alanda çalışan beyaz yakalı işçilerin çalışma koşullarına bakıldığında mavi yakalı işçiler kadar ağır olduğu görülebilir: Uzun çalışma saatleri, ek mesai ücretinin bulunmaması, işe ne zaman başlanacağı ve işten ne zaman çıkılacağı belli olmaması. Böyle bir ortaklık söz konusuyken işçiler arasındaki rekabet maalesef oldukça kötü sonuçlara yol açıyor. Sürekli daha önemli konumlara yükselmek için patronlar ve işverenler tarafından işçiler rekabete zorlanıyor. Bu rekabet içinde yer almak istemeyen işçiler ise mobbinge maruz kalıyor. Aynı zamanda yoğun çalışma ve sosyal hayattan kopukluk yaşayan işçiler psikolojik sorularla da baş etmek zorunda kalıyor.
Beyaz Yakalı İşçilerin Örgütlenmesi Mücadeleyi Büyütür
Yukarıda bahsedilen ağır çalışma koşullarına rağmen beyaz yakalı işçilerin örgütlenmeyi kabul etmemesinin en büyük nedeni kendilerini işçi olarak görmemeleridir. Beyaz yakalıların kendilerini ayrıcalıklı hissetmeleri, mavi yakalılardan farklı olarak -genellikle- okumuş olmalarından kaynaklanmaktadır. Zaten burjuvazi de bu düşünceyi empoze etmeye çalışır ve çalışma ortamından dolayı beyaz yakalı işçiler bu ideoloji benimser. Beyaz yakalıların çalışma koşullarına bakıldığında işçi sınıfında olmalarına rağmen zihinsel olarak kendilerini küçük burjuvaya ait hissetmeleri kapitalizme karşı ortak mücadeleyi zorlaştırmaktadır.
İşçiler, mavi ya da beyaz yakalı olmalarından bağımsız olarak örgütlendiklerinde ve ortak mücadele içinde yer aldıklarında burjuva ideolojisinin karşısında durabilirler. Kendiliğinden mücadele ve örgütsüzlükle burjuva ideolojisine karşı gelinemez. Çünkü kapitalizm, burjuva ideolojisini desteklemekte ve işçi sınıfına karşı üstün olmak için sürekli çalışmaktadır.
Görsel Kaynak: birgun.net
Bu konuda geri bildirim bırakın